Geri
Anayurttan Anadolu'ya

Anayurttan Anadolu'ya

Anayurttan Anadolu'ya

0.0
PUAN
0
İNCELEME
5
ALINTI
Çalışmaları ve hayatı hakkında Marmara Üniversitesinde yüksek lisans tezi hazırlanan Halife Altay hayatını İslami ve millî kültür faaliyetlerine adamış mümtaz bir şahsiyettir. 1917’de Doğu Türkistan’da Altay Dağlarının eteklerinde doğduğu için Türkiye’ye geldiğinde Altay soyadını alan Halife Altay Kur’an-ı Kerim’in ilk Kazakça mealini yayınlayarak tarihte iz bırakmıştır. Dinî eserlerinin yanı sıra Türkçe ve Kazakça yayınlanmış çok sayıda Kazak tarihi ve kültürüne ait kitap ve makaleleri mevcuttur.Onun çalışmaları arasında baş eser sayılan Anayurttan Anadolu’ya isimli çalışması hem tarihî hem de etnografik bir eserdir. İki bölümden oluşan kitabın ilk bölümü Kazak Türklerinin efsaneleri, örf-âdetleri, sanat ve musikileri gibi kültürel özelliklerini anlatır. İkinci bölüm Doğu Türkistan’ın Altay bölgesinden Himalaya Dağlarını aşarak, Taklamakan Çölü’nü geçerek Hindistan ve Pakistan üzerinden Anadolu’ya ulaşan Kazak Türklerinin destansı göç hikâyesine ayrılmıştır. Bu göçün içinde bizzat yaşamış ve olayların tanığı olarak yazar bu tarihi etkili bir dille ortaya koymaktadır. Ve yine bu bölümde, Kazakların altın efsanesi olarak bilinen Doğu Türkistan’ın büyük kahramanı Osman Batır’ın hayatı ve mücadelesi onu gören ve tanıyanların şahitlikleriyle ifade edilmektedir.Kazak tarihi ve kültürünü yakından tanımak ve anlamak isteyenler için başucu kitabı niteliğindeki eser birçok yerli ve yabancı bilim adamının çalışmalarına da kaynaklık etmiştir. (Tanıtım Bülteninden)  

Henüz inceleme eklenmemiş.

Victor Hugo,
Sefiller kitabını şöyle bitiriyor;
'' Ölmek bir şey değil,
Yaşamamak korkunç...''

'' En çok yağmur yağdığında seviyorum bu şehri. Herkesin yüzü ıslak, başı öne eğik sanki herkes suçunu kabul etmiş gibi...''

-Victor Hugo

En karanlık gece bile sona erer ve güneş yeniden doğar.

On dört yaşındayken, karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldım. Bu yüzden beni zindana attılar, ama altı ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti budur.

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı, dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh kalbi bağlayamaz mı?
Hasret, özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken, hicran duyulamaz mı?
Solması için gülü, dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül, solamaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?…